Hüzzam fasılları ile dolu hayatlardan sadece hüzzam eserler çıkıyor maalesef. “Hüzzam kelimesi yoğun, ağır hüzün anlamına gelir. Bu nedenle Hüzzam Makamındaki eserler insana hüzün veren, acıklı eserlerdir.” diye anlatılır.
Acemaşiran ya da Hicazkar makamlarına benzer yazıları yazmak elbette isterim lakin yaşamadığım şeyleri aksettiremiyorum bir türlü.
Ya da aşk duygusunu hicaz bir bestede yaşamadım benliğimde demek daha doğru.
“Bir bahar akşamı rastladım size” diye başlayan şarkı sözleri zaman geçtikçe “Nereden sevdim o zalim kadını” olarak aksediyor dünyamda.
“Ayrılıkta sevdaya dair” şiirinde Atilla İlhan’ın dediği gibi
……
Sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
Hikâyelere, romanlara, şiirlerde yaşayan aşklara gıpta ile bakmam bu yüzdendir. Jane Austen romanlarına benzer düşler kurup onlar gibi olacağımı sanmamda. Ama ne yaparsam yapayım kalbim bitmeyen hicranla dolu.
Gün gelir, yeni makamlar yeni şarkılar ile yaşamaya belki. Ama o güne kadar “Hicran yine hicran”…
https://www.hazimgokcen.net/turk-sanat-muzigi/huzzam-makami/
https://www.konhaber.com/haber-turk_sanat_muzigi_makamlari-1539631.html