İnsanların sevdikleri ile anlaşamadığı konuların, farklı siyasi görüşlerin, hayat tarzlarının olması, ilişkinin yürümeyeceği anlamına mı gelir? İlla her konuda anlaşmaya gerek var mı?
Genel teamülüm, ortak noktalarda birleşerek, biz olabilmektir. Aynı babayla olduğu üzere.
Birbirimiz arasında 450 km mesafede olmasına rağmen, düşüncelerimi okuduğunu düşünüyorum son zamanlarda. Hatta telepatiye inanmaya başlayacağım neredeyse. Ne vakit içimde bir sıkıntı olsa “Durum nedir evlat” diye başlayan konuşmasına mazhar oluyorum.
İçimdeki şeytanın ortaya çıkması ile birlikte, ne yapacağımı düşünmeye, yazmaya, kendimi avutmaya başladığım anlarda ortaya çıkarak “Ses Veriyor” ve nefesini içimde hissediyorum her seferinde.
Babayı ilk olarak 20.04.2019 tarihinde TÜBİDER Genel Kurulunda tanıdım. O tarihten sonra dernek toplantılarında başlayan yolculuğumuz can cana devam ediyor. Besim Atalay ve Salih Baş’ dan sonra baba dediğim yegâne kişi olarak tarihimdeki yerini çoktan aldı.
Yaşa, sıfatlara takılmadan derdi dinleyebilmek, el vermek, yol göstermek, anlamak ve dinlemek çok güzel meziyet, bunları içtenlikle sürdürmek ise daha büyük meziyettir. Bana hissettirdiklerin için çok teşekkür ederim.
Babanın bana hissettirdiklerini, İnönü’nün, Atatürk ile Lozan görüşmeleri sırasında çektikleri telgraflarda görüyorum.
İsmet İnönü, Lozan görüşmeleri için hükümetten onay gelmemesi üzerine Atatürk’e bir telgraf çeker. Telgraf şöyle bitiyordu: “Eğer hükümet, kabul ettiğimiz noktalardan dönmemizde kesin olarak direniyorsa bizden imza yetkisini alın… Bu durum, bizim için yeryüzünde görülmemiş bir utanç olursa da yurdun yüksek çıkarları kişisel düşüncelerin üstündedir.”
Gelen cevap “Hiç kimsede kararsızlık yoktur. Kazandığınız başarıyı en sıcak ve içten duygularımızla kutlamak için, antlaşmanın imzalandığını bildirmenizi bekliyoruz, kardeşim!”
İnönü de Atatürk’e şu içtenlikli sözlerle teşekkür etmişti:
“Her dar zamanımda Hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğim azabı tasavvur et (düşün). Büyük işler yapmış ve yaptırmış adamsın. Sana merbutiyetim (bağlılığım) bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim pek sevgili kardeşim, aziz Şefim!”
Baba; Kan bağımız yok. Enikonu dört yıllık bir mazimiz var. Ama seni çok seviyorum. İyi ki varsın. Ellerinden muhabbetle öperim.