Kitap klubunde bu ay Fareler ve İnsanlar eserini okuduk. John Steinbeck’in eşşiz kitabını tavsiye ettiği için Gamze Hn’a teşekkürler.
111 sayfalık ve sadece yaşanan 3 günü anlatan bir kitabın insanı derinden etkileyecek anlamlar içermesi gerçekten düşündürücü.
Normal şartlarda gözüken; 2 mevsim işçisinin büyük buhrandan sonra çiftlik çiftlik gezerek hayatlarını idame ettirme gayesi, son gittikleri çiftlikte insanlarla olan diyalogları, geleceğe dair umutları, zencilerin sistem içerisindeki yeri.
Ama hikâye içerisinde aklınıza gelebilecek tüm duygular mevcut. Aşk, sevgi, yalnızlık, kıskançlık, vicdan, umut…
Öncelikle kitabın başlığına bakmak gerek. Neden; Fareler ve İnsanlar
Başlık Robert Burns’ün To a Mouse (Bir Fareye) isimli şiirinden alınmıştır. Scots dilinde yazılan şiirin sıkça alıntılanan iki dizesi şöyledir: “The best laid schemes o’ mice an’ men/Gang aft agley (En iyi planları farelerin ve insanların/Sıkça ters gider”)
Yazar genel olarak yaşadığı, gördüğü, bulunduğu ortamı resmederek okuyucuya sunmuş. Ancak kitap sadece duyguları gösteren öğeler içermiyor. Alt metinlerinde bize aksettirmek istediği mesajlar çok daha fazla;
Amerika’da 1929 yılında yaşanan Büyük Buhran ile birlikte “ En çok sanayileşmiş şehirleri vurmuş, bu kentlerde bir işsizler ve evsizler ordusu yaratmıştır. Bunalımdan etkilenen birçok ülkede inşaat faaliyetleri durmuş; tarım ürünü fiyatlarındaki %40,60’lık düşüş, çiftçileri ve kırsal bölge nüfusunu kötü etkilemiştir. 1929 Bunalımı temelde ABD’de borsanın çöküşüne ithaf edilse de o yıllarda yeryüzündeki ekonomik koşullara, krizin büyüklüğü ve etkisine bakıldığında Büyük Dünya Bunalımı adını almayı hak ettiği açıkça görülmektedir. Bunalım dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalmasına neden olmuştur. 1929 yılına kadar dünyada oluşan diğer krizlere bakıldığında dünya ticaretinin en fazla %7 oranında düştüğü düşünülürse 1929 bunalımının ne derece etkili olduğu tahmin edilebilir.” Birçok kişi tarım işçisi olarak çalışmak zorunda kalmıştır.
Bu nedenle kitaptaki kahramanlar, ABD’nin kendilerine verdiği çalışma izni ile gönderilen çiftliğe başvururlar. Çalışma izni sayesinde çiftlik sahibi gelen işçilere yaptığı ödemeyi devletten geri alabilmektedir. Kitap o zamanda yaşanan tüm kapitalizmin ağırlığına rağmen işçi hakları, sosyalizm öğelerini büyük bir şiddetle barındırıyor. Steinbeck işçi sınıfının işveren karşısındaki güçsüzlüğünü büyük bir cesaretle anlatmış. Zaman zaman bu kitabın yasaklara maruz kalma sebebi içerdiği cinsellik ve şiddet öğeleri olarak gösterilse de genel olarak sistemi ağır bir şekilde eleştirmesinden dolayı yasaklandığı aşikârdır.
Her ne kadar yerleşik hayata çok uzun süre önce geçilmiş olsa da; Göçebe dönem insanları da hayata karşı ümitleri olmayan, ailesiz, yersiz, yurtsuz kişiler olarak anlatılır.
Karakterler
George Milton: Lennie ile arkadaşlık eden zeki ve uyanık bir adam. Lennie’ yi korur ve onunla birlikte daha iyi bir hayat sürmenin hayallerini kurar.
Lennie Small: George ile birlikte dolaşan, akli dengesi bozuk ama çok güçlü bir adam. George ile satın alacakları çiftlikte tavşan beslemeyi hayal eder. George’a her seferinde ne yapacaklarını anlatır ve George’dan hiç ayrılmak istemez.
Candy: Bir elini çiftlikte kaybeden ve çalışabileceği günlerin sonuna yaklaşan bir işçi. Lennie ve George’un çiftlik alma hayaline ortak olmak ister.
Candy’nin köpeği: Yaşlı ve sakat olduğu için Carlson tarafından vurularak öldürülür. Köpeğin öldürülüş biçimi, Lennie’ nin sonu hakkında bir öngörüdür.
Curley: Patronun oğlu olan kavgacı bir genç adam. Yarı profesyonel boksördür. Karısını kıskanır ve korumaya çalışır, bu sebeple Lennie’ den baştan beri hoşlanmaz.
Curley’nin karısı: Curley’ nin, güvenmediği genç ve güzel karısıdır. Diğer karakterler ondan “Curley’ nin karısı” şeklinde bahsettiği için, isimsiz bir karakterdir. Bu karakterin kendine has bir kişiliğe kavuşturulmamış olması, eserdeki varlık sebebinin de altını çizer: Steinbeck’e göre “o bir kişi değil bir semboldür. Lennie’nin gözünü boyamak – ve ona tehlike oluşturmak – dışında bir işlevi yoktur
Slim: Ustabaşıdır. Curley ‘in saygılı davrandığı tek karakterdir ve diğer tüm karakterlerden de saygı görür.
Crooks: Çiftlikteki tek siyahi işçidir. Candy gibi sakattır. Bir atın tekmelemesi sonucunda kambur kalan sırtı sebebiyle bu ismi (İngilizce’de crook, kanca anlamındadır) almıştır. Diğer işçilerden ayrı bir yerde yaşar ve ayrımcılığa maruz kalır.
Carlson: Candy’ nin köpeğini gözünü kırpmadan öldüren çiftlik işçisidir.
Whit: Çiftlikteki işçilerden biridir.
Patron: Curley’nin babası, çiftliğin sahibidir.
Clara teyze: Lennie’yi küçükken evlatlık almış birisidir. Lennie, onun ölümüyle ortada kalmıştır.
Kitap Salinas ırmağı (İspanyolca yalnızlık anlamına geliyor) kenarına 2 adamın gelmesi ile başlamaktadır. Kitabın ilk 2 sayfası ırmak ve etrafını inanılmaz betimlemeler ile anlatmaktadır.
İnsanın ırmağın kenarına gelmesini anlatırken “Derken anayol tarafından yaprakları hışırdatan ayak sesleri yaklaşmaya başladı. Tavşanlar sessizce yuvalarına kaçıştı; havalanan bir balıkçıl, kanat çırpa çırpa ırmak boyunca uzaklaştı. Bir an, hiç yaşam belirtisi kalmadı çevrede. Daha sonra yolun ucunda iki adam belirdi, yeşil suların kıyısındaki düzlüğe yaklaştılar.” Youtube’da dinlediğim bir yorumcu bu anı Âdem ve Havva’nın dünyaya gelmesinden sonraki zamana benzetti.
Başlangıç sayfalarında;
Lennie’ nin yumuşak tüylü şeyleri sevdiğini öğreniyoruz. Ancak zekâsı 5 yaşındaki çocuktan farksız olduğu için sevdiği bir şeyi kendi gücünün farkında olmayarak öldürebiliyor.
George’un ise onunla ne gibi bir işi olduğu genel olarak belli değil. Yanındaki insanı zaman zaman çocuğu gibi azarlıyor. Zaman zaman Clara Teyze’nin yadigârı olduğu için O’na iyi davrandığını anlıyoruz. Belki de bir çiftlik hayaline hiçbir zaman ulaşamayacağını bildiği için kendisine bir yoldaş arıyordur. George gidecek çiftlikte çok fazla konuşmamasını (gerekirse hiç) zira konuşmaya başladığı zaman etrafındaki insanların onun aklının yapacakları işe yetmeyeceğini sanarak iş de vermeyeceklerini düşünür. Bu nedenle herhangi bir sorun ile karşılaşmaları durumunda şu an bulundukları yere gelerek kendisini beklemesini öğütler ve aklına kazımasını ister.
Çiftliğe geldiklerinde;
Dikdörtgen biçiminde, uzun bir baraka tasvir eder bize yazar. Çiftlikte anlatılan tüm yeşilliklerin ortasında en biçimsiz, en bakımsız yer onların kaldıkları yerdir. İşçiler haplar ve ilaçlar sayesinde ayaktadır
Kapital sistemin, işçiyi sömürmek üzere kurulduğunu anlatır bu satırlarda.
Patron ile karşılaştıkları sahnede “Kimsenin başkası için kendini bu kadar paraladığını görmemiştim. Çıkarın ne, onu söyle bana” diye sorar patron George’a. Zira o dönemde birlikte gezen iki erkek ya eşcinseldir ya da biri diğerini kullanmak için yanında taşıyordur. Zira o dönem herkes tek başına yaşamak zorundadır.
Yazar bu bölümde diğer çalışan karakterleri bize anlatır. Sadece çalışmak üzere komut almış, başka bir şey bilmeyen ve hayatlarını rençber olarak geçirmekten başka şansı olmayan insancıklar.
Çiftlikte yaşanan en ekstrem olay Carlson’ ın, Candy’ nin köpeğini vurmasıdır. Carlson’ın köpeği vurma sebebi; Yaşlı, dişleri dökülmüş, kötü kokulu, hiçbir işe yaramaz tasviri Candy içinde geçerlidir. Zira Kapital sisteme uyum sağlayamayan, verimli olmayan herkes/herşey sistemin dışına ivedi bir şekilde atılır. Candy’nin sıra bir gün bana gelecek korkusu da bu yüzdendir zira tek koluyla artık başka bir yerde iş bulamayacağını, burada da uzun bir süre devam edemeyeceğini bilmektedir.
Kitapta geçmiş hayatları ile ilgili 2 karakter ön plana çıkar,
Crooks ve Curley’ in karısı
Crooks; “Ben Güneyli zencilerden değilim. Burada California’da doğdum. Babamın tavuk çiftliği vardı. Kırk dönüm kadar. Beyaz çocuklar bize, bizim çiftliğe oynamaya gelirlerdi. Ara sıra ben de onlara giderdim. Bazıları iyi çocuklardı. Babam hoşlanmazdı bu işten. Niçin hoşlanmadığını o zaman anlamazdım. Ama artık çok iyi biliyorum. Çevrede başka hiç siyahi aile yoktu, kilometrelerce gitsen yine bulamazdın. Bu çiftlikte öyle ya, benden başka siyah yok. Soledad’ da bir tek siyah aile var. Bir şey söylesem ciddiye almazlar, zenci işte denir geçilir.”
Crooks kast sisteminde halkanın son deliği. Ku Klux Klan ların zenciler üzerindeki o dönemde olan baskısı göz önüne alındığında bir yazarın zenci bir insanı kitabında ismen belirtmekten ziyade onu tasvir etmesi, kitapta ona bir kişilik vermesi bile büyük bir olay.
Kitapta bahsedilen diğer karakter ise Curley’ in karısı. Kadın kastın en başında olması gerekirken adı verilmemesi, insanlarla sadece konuşabilmek için Curley’i sorması, yalnızlığından ötürü kendisini cezbedecek yan olarak sadece cinselliğini gösterebilmesi anlatılıyor.
Lennie ve Candy Crooks’un odasında konuşurlarken Crooks “evine, ait olduğun yere gitsen iyi olur. Bela aramıyoruz” diyerek kendi odasına bile girmesine izin vermiyor.
Ancak gene bu diyalogda sistemin adamları arasındaki farkı açık olarak görebiliriz.
Crooks “ Yeter be dedi soğuk, sert bir sesle. Siyahi bir adamın odasına girmeye hakkın yok senin. İşi yok senin burada. Defol git hemen buradan. Hem de şimdi. Gitmezsen patrona söylerim. Seni bir daha ambara mambara bırakmaz.”
“Bana bak zenci. Ağzını açarsan sana neler yaparım. Farkında mısın? Biliyor musun neler yaparım?”
Crooks sadece Evet efendim diyebildi.
“Öyleyse haddini bil, zenci parçası sende. Seni ilk ağaçta sallandırıveririm valla. O kadar kolay olur ki, eğlenmeye bile vaktimiz olmaz”
Lennie ve Curley’ in karısı
Lennie köpeğini severken öldürmüş, o sırada yanına gelen Curley’ in karısının farkında değildir. Ölmüş köpeği sadece George ona kızacak diye saklamak ister zira ne yaptığının farkında değildir. Lennie sadece kendisine denilen şeyleri yapmaya çalışan, ama gücüne hâkim olamayan küçük bir çocuktur o kadar. Bu esnada Curley’ in karısı kendi hayatını anlatmaya başlar.
“Salinas’da otururdum ben. Çocukken yerleşmişiz oraya. Derken bir tiyatro geldi, oradan bir oyuncuyla tanıştım. Bana tiyatroda kalabilirsin dedi. Ama annem bırakmadı. On beş yaşındayım diye izin veremezmiş güya. Oysa adam gelebilirsin demişti. Gitseydim şimdi böyle mi olurdu? Daha sonra biriyle tanıştım. Sinemacıydı. Riverside Dans Salonu’na gittim onunla. Beni filmlerde oynatacağını söyledi. Hollywood’a döner dönmez baba yazacaktı. Mektup hiç elime gelmedi. Annem çaldı galiba. Bende gittim Curley ile evlendim. Aynı gece Riverside Dans Salonunda rastladım O’na”
Kadın o dönem tüm hemcinslerinin yaptığı gibi Marilyn Monroe tarzı hayata özenmektedir. Kasabanın kızı bir yapımcı sayesinde meşhur olur ve herkes peşinde bir şekilde dünyayı gezer. Ama hayal kuran kızların %99 una rastlayan kadar ona da değer ve adam sadece onunla birlikte olarak ayrılır. Mecburen sevmediği bir adam ile evlenmek zorunda kalır.
Lennie Curley’ in karısının saçlarını okşarken kendinden geçer bağırmaya çalışan kadının boynunu kırar. Kadını o halde gördükten sonra da aklına ilk gelen “George bana kızacak. Tavşanlara bakmama izin vermeyecek” olur. Kadını samanlıkta köpeklerin arasına saklayarak George’un başını belaya sokarsan git dediği ırmak kenarına saklanmaya gider
Candy, Lennie’yi ararken Curley’ in karısını samanlıkta bulur. O sırada gelen George ile Candy arasındaki diyalog George’un Lennie’ye bakışını da anlatmaktadır.
“Herhalde, çocuklara söylememiz gerek. Onu yakalayıp bir yere kapatmamız gerek. Kaçmasına izin veremeyiz. Açlıktan ölür zavallı. Belki de O’nu bir yere kilitlerler, iyi davranırlar.”
Candy’nin Bırakalım kaçsın. Öyle yapmamız gerek. O Curley denen herifi bilmezsin sen. Linç ettirmek isteyecektir O’nu. Öldürtür mutlaka” sözüne
“Nasıl da iyi çocuktu. Böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Lennie bunu kötülüğünden yapmadı. Her zaman kötü şeyler yapar ama hiçbirini isteyerek yapmaz.” Dedikten sonra oradan ilk kez Curley’ in karısını görecekmiş gibi ayrılır.
Curley grubu galeyana getirerek Lennie’i linç etmek için ormana doğru yol alırken George bıraktığı yere doğru ilerler
Son sayfalar;
Kitabın başlangıcında nasıl yaşam anlatılıyorsa, bitiş de de ölüm tasviri ırmak kenarında anlatılmaktadır. “Bir su yılanı suyun yüzüne doğru kaydı, kafasını periskop gibi uzattı, iki yana çevirdi ileriye doğru yüzdü, sığ yerde hareketsiz duran balıkçılın bacaklarına yaklaştı. Sessiz bir baş ona doğru eğildi, gaga onu tepesinden yakaladı, yılanın kuyruğu hava çırpındı ama nafile, kuş yılanı yutuverdi.” diyerek ölüm tasvirini anlatır.
Lennie o sırada kendi içerisinde hesaplaşmaktadır. Clara Teyzesi ve Tavşan ile konuştuğunu sanır. George bu halini gördükten sonra ona kızmaz bile. Sürekli tekrarladıkları hikâyeyi anlatırken ırmağın ilerisine bakmasını ister ve Lennie’nin kafasının arkasından ateş eder.Kitapta karşılaştığımız 2 ölümde aynı şekilde tasvir edilmiştir. Her iki ölümde de kurbanın arkasından ateş edilir. Öldürme sebebi belki O’na ihtiyacı kalmadığı, belki de acı çekmesini istememesidir. Kim bilir?
https://tr.wikipedia.org/wiki/Fareler_ve_%C4%B0nsanlar
https://www.youtube.com/watch?v=eTbioAHn9ao&feature=youtu.be
https://www.youtube.com/watch?v=EZAO-tA_ZBg&feature=youtu.be
https://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Buhran
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ku_Klux_Klan